Bir milleti millet yapan, onu diğer milletlerden ayıran en önemli özelliklerinden biri hiç şüphesiz kültürüdür. Maddi kültür varlıklarımız yanında bir de sözlü kültür ürünlerimiz vardır. Ki, bunlar binlerce yıllık bir yolu, yüzyıllar önce yaşanan savaşları ve birsürü engeli aşarak günümüze kadar gelmiştir. îşte biz bunlarda kendi yapımızı karakterimizi, sevincimizi, en kısa şekliyle “biz”i görür, biz’i buluruz. Doğu Karadeniz ve tabi ki Trabzon için de Yayla Kültürü uzun yıllardan süregelen bir adettir.
Trabzon, dağlarla çevrili, dört mevsim ılıman ve çok yağışlı bir iklime sahiptir. Trabzon’da yayla evleri bu yüksek dağ dizilerinin eteklerinde kurulmuşlardır. Dağlar üzerinde, değişik çiçekler, ağaçlarla süslü ormanlar arasında obalar, yaylalar mevecuttur. Trabzon Yayla Kültürü için bu yaylalar arasından Kadırga Yaylası, Taşköprü Yaylası, Balahor Yaylası, Erikbeli Yaylası, Derinoba Yaylası, Karadağ Yaylası ve Sultan Murat Yaylası en meşhurlarıdır.
Trabzon’daki köyler, dağlardan denize doğru inen akarsuların oluşturduğu vadiler üzerinde kurulmuşlardır. Köylerde bulundukları coğrafi mevkiine göre çay, fındık, mısır tarımı ve hayvancılık geçim kaynağıdır. Eskiden kış aylarında, köylerde dinlenilerek mevsimlik işler ve el sanatları yapılarak geçirilirdi. (Günümüzde kış mevsiminde sahil kesimlerine inilerek soğuk dönem buralardaki evlerde geçiyor.) İlkbahar gelince mart ve nisan aylarında tarlalar bellenir ve Mayısta ekinler ekilir. Mezrası olan aileler buradaki evlerine göç ederek bir ay kadar otururlar. Özellikle sürülerle mezraya göç olur. Haziran başından Eylül sonlarına kadar yaylaya göç dönemidir. Yayla dönüşü 1-2 ay yine mezrada (güzlekte) geçer. Kar yağıp havalar iyice soğuyunca köye inerler.
Karadeniz’de yaylalar kışın tamamen ıssızdır. İlkbaharda karlar erimeye başlayınca erkekler yaylaya gidip evlerini kontrol ederler. Evierin kardan, rüzgardan bozulan, kırılan yerlerini, tamir ederler, çayırların çapalarını (çitlerini) düzeltirler. Köylerde de yayla hazırlıklarına başlanır. İneklerin çırnakları (çanları) elden geçirilir, puruncaları (ineklere takılan püsküllü boncuklu başlık) dikilip boyatılır. Göç gününü köylüler ortaklaşa belirler. Çünkü yaylanın taze otları birlikte otlatılacaktır. Trabzon’da havalar uygunsa, genellikle Haziranın ilk haftası yayla göçü başlar.
Evden önce besmele ile evin büyüğü veya ananın ilki olan erkek çocuk çıkardı. Eskiden katır ve eşeklerle yapılan yük taşımacılığı günümüzde kamyonlarla yapılıyor. Büyükler de sırtlarına denkler ve sepetlerle bazı eşyaları alırdı. Bu şekilde göçlerde köyün çıkışında birleşerek yolculuk başlardı.
Yaylaya gideceğim
Yollara kona kona
Gelir bulursun beni
Evimi sora sora
Eskiden Trabzon‘da, göç sırasında çalgıcılar yaylacılara eşlik ederdi. (Günümüzde onların yerini teknoloji almış durumda.) Dinlenmeler sırasında kemençe, davul, zurna, eşliğinde horon tepilir, türküler söylenir; yaylası uzak köyler belirli obalarda veya mezralarda konaklar. Bu sırada geceleri yine eğlence düzenlenir. Trabzon Şalpazarı’nda hala birçok köy, yaylalara böyle topluca, büyük şenliklerle göçmektedir.
Yaylalar yemyeşil, türlü çiçeklerle bezeli, kelebeklerin uçuştuğu çayırlara, cana can katan soğuk sulara, türlü ağaçlar, meşeler ve bazı bölgelerde çam ormanlarına sahiptir. Ormanlarda otlaklarda kuş sesleri, çan sesleri, köyün kuzu meleyişleri insanı gerçekten etkiler. Karadeniz yaylaları günün her saati ayrı bir güzelliktedir. Bölge halkı yüzlerce türkü ile bu güzellikleri ifadeye çalışmıştır.
Yayla; ormanı, otlağı ve yerleşim alanı (obayı) içine alan bir bütündür. Yayla hayatı belli işleri yapmayı gerektirir. Kadınlar ev işlerini, hayvanlara ot temini ve ineklerin bakımını yaparlar. Erkekler, kışlık odun ve orman işlerinde çalışırlar. çocuklar yaşlarına göre çoğunlukla otlayan inekleri beklerler. Yaylada arpa, çavdar ekimi, patates dikimi, bazı sebzelerin (lahana, soğan) tarımı da yapılıyor. İneklerden sağılan sütlerden peynir, yağ, çökelek elde edip satarak geçimini sağlıyorlar. Bazı aileler arı kovanlarını, tavuklarını da yaylaya getirirler. Fide edilen ürünlerin bir kısmı satılıyor, bir kısmı tüketiliyor, bir kısmı da kışa saklanıyor. Bu tür ekonomik faaliyetlerin yanı sıra kış için ot ve yakacak odun da hazırlanır.
Karadeniz’in engebeli yüzey şekilleri, yağışlı iklimi yayla hayatını olumsuz yönde etkiler. 1905 tarihli Trabzon Vilayeti Salnamesi’nin yayla bölümünde bu husus şöyle anlatılıyor: “Yaz mevsiminde sahil ahalisinin göçtükleri yaylalar birbiri ardına sıralıdır. İnsan herhangi bir tarafa gözünü gezdirmiş olsa böyle arızalı yerler görür ve bu yerde yaşayan halkın ne kadar çevik ve atik adamlar olmak lazım geleceğini anlar… Bazı defa kesif duman yığınlarından bir dakika önce gözümüzün önünde bulunan tabiat güzelliklerinden bir şey göremez olursunuz…”
Karadeniz coğrafyasının bu şartlarına rağmen yayla; serin havası, soğuk suları, yeşil çimenleri ile her zaman sevilmiştir. Trabzon‘da yayla evleri küçük ebatlı olup birkaç ana mekandan teşekkül ettirilmiştir.
Köy evlerinin küçük bir modeli şeklinde tasarlanmışlardır. Yapı malzemesi ahşap ve taştır. Örtüde, iç kısımlarda kalan ve ormanı az olan yaylalarda toprak, diğer kısımlarda ahşap (hartama-bedevra) tercih edilmiştir. Son yıllarda orman varlığının tükenmesi sonucu ahşap malzeme yerini biriket, tuğla ve saca bırakmıştır.
Yayla evleri, köy evleri gibi iki katlıdır. Zemin katın yarısına ahır yerleştirilmiştir ve duvarları taştır. I. kat tamamen yaşama alanı olarak değerlendirilmiştir. Trabzon’un doğusunda ve batısındaki yayla evlerinin bölümlerinde farklılık gösterir.
Akçaabat, Vakfıkebir ve Tonya yaylalarında evin aşhanasına iki yandan iki kapı vardır. Bu kısmın zemini toprak olup ortasında ocak vardır. Ocak yanında ihtiyarların yatmasına yarayan sedir-peyke yer alır. Aşhanada yemek pişirilir, iş yapılır ve oturulur. Aşhananın bir köşesinde kap kacak koyulan bir dolap, raf ve suluk vardır. Aşhanadan bir kapı kapak ile ahıra iniş vardır. Aşhana ile kiler arasında ahşap bir seki olan tahta üstü vardır. Kilerde gençler, gelinler kalır, süt, peynir burada saklanır.
Trabzon‘un doğusundaki yayla evlerinde, evlerin girişinde otana olarak adlandırılan bir bölme bulunmaktadır. Buradan aşhana veya göçevine girilmektedir. Aşhananın veya göçevinden doğrudan kilere , odaya geçilmektedir. Aşhananın bir kısmı tahta döşeli, bir kismi topraktır. Yine ocak ve suluk bulunmakta, aşhanaya açılan bölme sayısı bazen ikiye çıkmaktadır. Bu odalara süt ve peynir koyulmaktadır.
Her yayla evinin belirli, çevrili bir çayırı vardır. Bu çayırın ev eyakın olan bir yerinde küçük bir bahçe mutlaka vardır. Burada lahana, soğan gibi sebzeler yatiştirerek ihtiyaçlarını karşılarlar. Koyun sürüsü olan evlerin ağılı da evin yakınlarında yapılmıştır. İnekler ve koyunlar obanın dışında yaylımlarda otlarlar.
Yaylalarda halkın ihtiyaçlarını karşılayabileceği birkaç dükkan kahvehane, fırm, han, cami gibi yapılar vardır. Büyük obalarda cuma günleri pazarlar kuruluyor. Çevre obalardan gelen halk burada alış veriş yaparlar, buna yayla haftası denir.
Yaylada birlikte yapılan işlerin başında ot biçimi gelir. Köydeki tarla işleri bitince, bütün yetişkinler, gençler – gelinler yaylaya çayırları kesmeye çıkarlar. Güzel hava olunca hemen otları kesip kaldırmak gerekir. Ot biçimi sırasında obaların nüfusu artar. Gündüzleri ot biçen gençler geceleri birlikte eğlenmeyi tercih eder.
Yaylalarda büyük şenlikler, toplantılar “dernekler” hala sürdürülmektedir. Bu derneklerin kuruluş tarihleri çok eskiye gitmekte ve efsaneleşmiştir. Günümüzde Trabzon yayla kültürü, daha çok eğlence şeklinde yaşatılan bir hal almış ve bu yayla eğlencelerinden bazıları aşağıdaki gibidir.
1- Kadırga – Otçular Haftası: Akçaabat – Tonya – Maçka – Torul ilçelerinin sınırlarında Kadırga denilen eğimli mevkide düzenlenir. Derneğin kurulduğu çarşı, ‘dükkanların’ yakınında büyük bir namazgah vardır. Mayıs ayından itibaren Kadırga’nın dükkanları açıktır.
Kadırga’da büyük şenlik ve eğlence Temmuzun üçüncü cumasında yapılıyor. Her köyden ve obadan eğlence için büyük gruplar yola çıkar. Geleneksel kıyafetleri içerisinde kemençe, davul, zurna eşliğinde horon teperek, türkü söyleyerek eğlenceyle giderler. Bu gruplarda önde erkekler, arkada kadınlar yer alır. Yürüyüş ve oyunları atlı veya yaya yöneticiler idare eder. Kadırga düzlüğüne topluluklar horon oynaya oynaya gireler ve belirli alanlarda oyunlarına devam ederler. Böylece çok sayıda horon halkaları oluşur. Daha sonra yemekler yenilir, içilir ve akşam üstü alış veriş yapılır. Yine çala söyleye obalara ve köylere dönerler.
2- Hıdırnebi – Karadağ Derneği: Akçaabat’ın Hıdırnebi Dağı’nda yapılır. Eski takvimle her yıl orak ayının yedisinde (20 Temmuz’da) kutlanır. Akçaabat, Tonya ve Vakfıkebir’in civar obaları kurar. Hıdır – Hızırnebi eski bir yatır olmalıdır. Buradaki dernekte de tıpkı Kadırga gibi eğlence ve yemek etkinlikleri birlikte olur.
3- Sis Dağı Derneği: Vakfıkebir’in, Şalpazarı köylerince Sis obasında her yıl Temmuz sonu Ağustos başlarında kurulur. Sis Dağı şenliklerine Beşikdüzü, Şalpazarı, Eynesil, Görele ve Tonya obalarından çok sayıda ziyaretçi katılım sağlar.
Ah Sis Dağı Sis Dağı
Eritmedin Karı
Bu yıl da böyle gitsin
Yüreğimin efkarı
4- Yayla Ortası Derneği: Çaykara’nın Sultanmurat Yaylasında 20 Temmuz’da yapılır. Şenliklere Of ve Sürmeneliler de iştirak eder. Günümüzde bu derneklerden başka Honefter, Karaptal, İzmis (Sivri Tepesi) gibi derneklerde yapılmaktadır. Çaykara’da Sultanmurat yaylasında her yıl 23 Haziran’da I. Dünya Savaşı şehitleri halkın da katıldığı bir törenle anılmaktadır.